22 Ekim 2011 Cumartesi

“Son söz sana aitti ve sen onu söyledin.”

Vatan Gazetesinde okudum. Sn. Mehmet Tezkan'ın yazısı. Kendi kitaplığından gözüne çarpan Haliksay (evvel zaman içinde Kızılderili Hikayeleri  kitabın adı. Okuyup etkilendiği bu öyküyü yazmış köşesine. Bende çok etkilendim bu öyküden. "keşke ilk kadın son sözü söylemeye dair bu kadar hevesli olmasaydı" kaybettiklerimiz 4 gün sonra yine bizimle olsaydı" diyorum..


Ölümün doğuşu..

Dünyanın yeni kurulduğu zamanlardı. İlk Adam ile İlk Kadın yürüyordu. “Her şeyin nasıl olacağına karar verelim” dedi Adam.

“Olur” dedi Kadın, “Nasıl yapacağız bu işi.”

“Evet” diye devam etti Adam “Bu benim fikrim olduğuna göre her şeyde ilk sözü ben söyleyeceğim.”

“Kabul” dedi Kadın “Ben de son sözü söyleyecek olursam kabul.”

“Tamam” dedi Adam.. Yürümeye devam ettiler.. Adam neden sonra konuştu:

“Avlanma üzerine düşünüyordum. Erkekler avcı olacak. Ne zaman bir hayvan vurmak isteseler çağıracaklar, o hayvan gelecek.”

“Erkeklerin avcı olması konusunda seninle aynı fikirdeyim” diye cevap verdi Kadın: “Fakat onlar çağırıldıkları zaman gelirse hayat insanlar için pek kolay olur. O kadar kolay hayat iyi değildir. Hayvanlar insanları gördüğü zaman kaçmalı. Onları arayıp bulmak, yakalayıp vurmak erkekler için zor olmalı. Böylece insanoğlu zeki ve kuvvetli olur.”

“Son söz sana ait” deyip kabul etti Adam yürümeye devam ettiler..

Bir süre sonra Adam yine söze başladı:

“İnsanlar nasıl görünmeli, neye benzemeli diye düşünüyordum. Onların başlarının bir tarafında görmek için gözleri olmalı. Diğer tarafta da yemek ve konuşmak için ağızları olmalı. Ağızları bir aşağıya bir yukarıya gidip gelmeli. İki ellerinde onar parmak olmalı.”

“İnsanların başlarında ağız ve göz olmasını ben de doğru buluyorum” dedi Kadın:

“Fakat ağız ve gözler başın bir yüzüne yerleşmeli. Onların gözleri yüzlerinin üst kısmında olmalı, ağızları ise alt kısımda. Böylece ağız ve gözleri karşılıklı yerleşmiş olur, daha rahat kullanılır. Evet ellerinde parmakları olmalı ama her elde on parmak onları beceriksiz yapar. Her ele beş parmak vermek daha uygun olacaktır.”

“Son söz sana ait” deyip kabul etti Adam..

Sonra ırmak boyunda yürümeye başladılar.

“Hayat ve ölüm üzerine karar verelim” dedi Adam. “Bak şöyle yapacağım. Bu bufalo derisini ırmağa atacağım. Eğer suyun üzerinde yüzerse insanlar öldükten dört gün sonra tekrar hayata dönecek ve ebediyen yaşayacaklar.”

Adam deri parçasını ırmağa attı. Dikkatle baktılar. Kuru deri suyun üzerine yükseldi ve yüzmeye başladı.

“Hayat ve ölüm üzerine bu yolla karar vermeyi doğru buluyorum” dedi Kadın: “Fakat bu iş için bufalo derisi kullanmamız yanlış olacak. Onun yerine şu taşı atacağım suya. Eğer yüzerse insanlar öldükten dört gün sonra hayata dönüp ebediyen yaşayacak. Eğer taş batarsa, insanoğlu öldükten sonra bir daha hayata dönemeyecek.”

Kadın taşı suya fırlattı. Taş bir anda dibe battı.

“Doğrusu bu” dedi Kadın; “Eğer insanlar ölümsüz olurlarsa yeryüzü çok kalabalıklaşır. Herkese yetecek kadar yer ve yiyecek bulunamaz. Ölüm insanların birbiri için üzülmelerini sağlar. Bu da çok önemlidir. Böylece dünya üzerinde sevgi olacaktır.”

Adam hiçbir şey söylemedi.

Zaman geçti Kadın’ın bir çocuğu oldu. Kadın ve Adam çocuğu çok sevdiler. Mutluluklarına diyecek yoktu. Ama bir gün çocuk hastalandı. Çok geçmeden öldü. Kadın, Adam’ın yanına gitti:

“Ölüm üzerine kararımızı yeniden verelim.”

Adam başını salladı iki yanına.

“Hayır” dedi, “Son söz sana aitti ve sen onu söyledin.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder