27 Mayıs 2013 Pazartesi

YASSAH HEMŞERİM YASSAH

"Derin Denizde yüzmekten, uçağa binmekten korkuyorsa insan, denizin kaldırma gücünü, uçağı uçuran mucizeyi de kendi yaratım gücünü kabul etmediği gibi kabul etmiyor demektir. Denizin kaldırma gücü gibi, uçağın gökyüzünde uçabilmesi gibidir bizim dileğimize ulaşabilmemiz. O kadar kolay, o kadar bilinmez ama o kadar bize ait. Bilinçaltına kayıtlı korkuların, senin olmak istediğin duruma varmanı engelleyecektir. Korktuğun sürece kısıtlanır, kısıtlandığın sürece daha çok korkar, yapmak ve olmak istediklerinden vazgeçersin. Bunu başaramadıkça bahaneler bulur, kendini ve herkesi suçlamaya, sorumluluğu diğerlerinin üzerine atmaya başlarsın. Suçlar vaziyette dolaşmayı öğrendiğinde ise öfke ve hırsla tanışırsın. Çünkü Senin için Onlar ve diğerleri, iyiler ve kötüler vardır artık. Gitgide kendinden bile korkar olursun. Kendinle tanıştığında sevilmeyen, istenmeyen ben e ulaşacağına inanmışsındır. Oysa gerçek Ben sadece sevmeyi ve olanı biteni olduğu gibi kabul etmeyi öngörür.
Sevmek zor gelir. Çünkü sevginin karşılıklı olduğu öğretilmiştir. Anne baba uslu, söz dinleyen, yemeğini yiyen çocuk olursa daha çok sevileceği mesajını vermiştir. Karnesi pekiyi gelirse hediye alacağını öğrenir. Hatta bazen, ispiyoncu ve dedikoducu olduğunda daha çok sevileceği iletisini alır bilmeden, fark etmeden. Sonuçta dedikoducu, çıkarcı, kinci, kavgacı, rekabete doymayan ve kendinden uzaklaşmış bireyler yaratılır. Bu durum rahatsız edicidir. Çocukta ebeveynde nerede yanlış yaptığını sormayı bile aklına getirmez. Tek yanlışı çocuğun kendisini sevmesini öğrenmemesidir. Sevgi korkulan bir duygu olarak yansıtılır hatta. Ülkemizde buluğ çağındaki kızların ve erkeklerin birbirleri ile yan yana yürümeleri bile yanlış anlaşılır. Yasaktır tehlikelidir. Ateş ve barutun yan yana gelmesi ne kadar riskli ise, bir kız ve erkeğin yan yana olması o kadar riskli ve
yasaktır. "
F. HANDAN SENAN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder