13 Haziran 2013 Perşembe

ZALİMİN ZULMÜ VARSA, SEVENİN ALLAHI VAR!


Kuluna zulmedenin Allah katında yeri olmaz



Allah, sevenden yanadır. Ağacı, kuşu, böceği, insanı seveni sever Allah! Kuluna zulmedenin Allah katında yeri olmaz.
Tarihten bu güne, kendinden, kendi çıkarından başka kimseyi düşünmeyen Liderlerin durumu malumunuz. O liderlerin hemen hepsi, halkı sindirmek, kendilerini sevdirmek için Dini kullandılar. Din Allah, Tanrı diyenler halkı sindirmek adına zulme uğrattılar. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmıyor. Dünyadan göçene dek tüm yapılanların bedeli ödenir. Zalim Liderler, Diktatörler, faşistler, halka yaptıkları zulmü fazlasıyla çekerek dünyadan göç ettiler.
Bu dünya yalan dünya! onlar yalan olduğunu biliyorlardı ama inanmak istemediler. Zulümle kazandıkları, halkın sırtından edindikleri mal mülk ve serveti yanlarında götüremediler. Gelmiş geçmiş tüm liderlerin, Saddam' ın, Kaddafi' nin çocuklarına kalmadı o servetler. Hatta Saddam la Kaddafi nin çocukları babalarından bir gün fazla harcayamadılar.
Bu dünya oyun sahnesi, aynı zamanda sınav yeridir. Her günümüz ve her anımızda kendimizi tanımak ve kanıtlamak için sınavlar yaşarız. Bu sınav İnsanlık ve Sevgi Sınavıdır.
Sınavın geçer notu, yaşadığın anlara kattığın sevgi/ sevgisizlikle eş değerdir. Yüreğinde insanlara, hayata ve yaratılana olan sevgin ne kadarsa aldığın bedel o kadardır.
Sevgiyle yaşıyorsa allah' ın sevgisine yakın olur insan. Dünya denen oyun sahnesinde oynadığımız oyunun adı Sevgiyi Bulma ve Sevgiyle Tanışma oyunudur. Bu oyunun oyuncuları bizleriz.

Yüreğini, herkes ve her şey için sevgiyle doldurmayan kişiler Sevgiden nasibini alamayacaktır. Kendini Sevmeyen Kimseyi Sevemez. Kimseyi sevmeyeni allah sever mi? Allah sevgiden yanadır. allah sevenden yanadır. Her yaptığını sevgiyle yaptığına inanır Allah. İnsanın yaptığı, düşündüğü ne ise onu gönderir.
Zulmü seven zulüm görecektir. Parayı seven paralı, sevmeyi ilke edinen sevgi dolu bir dünyayı hakeder.
Yüreğini, herkes ve her şey için sevgiyle doldurmayan kişiler Sevgiden nasibini alamayacaktır.
Halkı sevmeyen liderlerin sevgiyle ilgisi yoktur zaten. Onlar para, mal mülke taparlar. Polisine halkı kırdıran liderin gönlünde sevgiyi aramak nafiledir. İnsan sevgiyi verdiği kadar ve hakettiğince alır.
Dünyayı iyileştirecek ve barışı getirecek sevgi dolu liderlere ihtiyaç vardır. Çünkü Sevgi Lütuftur. Sevgi İkramdır.
Yüreğinden sevgiyi yoksun etmeyenlerle karşılaşabilmek ve sevgiyi gönüllerde daha çok taşımak ve koşulsuz sevgiyle tanışmak gerekir.
Sınırsız ve koşulsuz sevgi İnsanlığı, güzelliklere ve iyiliklere taşır. Güzel günler İnsanlığı ve Doğayı sevenler için Belki Yarın Belki Yarından da Yakın.
F. Handan Senan

 

8 Haziran 2013 Cumartesi

DİRENİŞ Mİ? DİRİLİŞMİ?


"Bir mum diğer mumları yakar "
  Mevlana.

Direniş;
Kişilerin haklı olduğuna inandığı konularda  büyük çoğunluğun, bunu isteyip istememesini sorgulamadan,onların ne dediğine değil, kendi bilgisine ve iç sesine güvenerek sonuna kadar o konunun doğruluğunu iddia edebilmek, savunmak ve hiç bir surette o konudaki ısrardan ve o konuyu gerçekleştirmekten vaz geçmemektir. Kişi haklı olduğunu bildiği için, diğer kişilerin kendisini yolundan almasını, adım atmasını engellemesine izin vermezse bu direniş olur. Aile baskısı, öğretmen,  şef, patron, iş arkadaşı, İktidar, yönetim, polis baskısı ile Yaşamın bir çok anında anında karşı karşıya kalınmıştır. Kendisine itaat etmesi, sözlerine itiraz etmesi istenmeyen çocuğu ailesi, öğrenciyi öğretmenleri, memuru şefi, işçiyi patronu, Vatandaşı yöneticileri tarafından sürekli durdurmaya, asimile etmeye çalışır. Kişi çocukluğunda rol model gördüğü ebeveynleri, büyükleri ve karşılaştığı kendisinden büyük ve güçlü gördüğü kişiler ve kurumlar tarafından bir süre sonra hayır diyememeye başlar. Farkında olmadan sindirilme süreci başlar. Sindirilme sürecinin sonunda çaresizliği öğrenir. Çaresizlik ne yazıkki öğrenilir ve öğretilir.
Öğrenilmiş çaresizlik hakkında bilinen iki ayrı öykü  ekliyorum. Birincisi gerçektir.
 

Filleri kullanmak, onların gücünden yararlanmak isteyen kişiler tarafından "Filler daha yavruyken, kalın bir zincirle bacağından bir direğe bağlanır. Önceleri hayvan kaçmaya çalışır ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne zinciri koparabilir ne de direği yerinden oynatabilir. Fil yavrusu ayağında zincirle büyür ve kaçamayacağını kabullenir. Özgürlük kavramını yitirir. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülür ve yerine konulan ince bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanır. Fil, bu koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalır. Çünkü hâlâ var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanır. Fil büyüyünce ipten kurtarılır. Ama artık o alanın dışına çıkamayacağını öğrenmiştir. "
Bir diğeri ise kurbağa yarışı öyküsüdür. Bu öyküde ise hayatını başkalarının kontrolüne bırakmamak gerektiğini, yapmak ve başarmak istedikleri için kişinin kendi iç sesine ve sadece kendisine inanması gerektiğini anlatır. dışarıdan alınan her akıl,İnsanın gelir ayağına takılır. Çevresindeki insanların fikirlerini ve sözlerini elbette önemsemeliyiz. Körükörüne inanmadan, boyun eğmeden önce ne dediğine neden bahsettiğine dikkat etmeli insan. "Meyveli ağaç taşlanır" diye bir cümle vardır. Hayata geçirmek istediği işler hakkında herkes olumlu olumsuz bir dolu şey söyler. Bazıları kıskanarak, kimileri de yaptığı takdirde yapan ve kendisi için tehlike yaratabileceğine inanarak durmadan engellemeye çalışırlar. İnsan kendi gücünün farkında değilse, buna inanmamışsa başkalarının söylediklerine inanır ve daha başlamadan, adımını atmadan vazgeçer. 

Aşağıdaki öyküde ise kurbağa durumun avantajını diğer kurbağaların olumlu/ olumsuz sözlerini duymaması için kullanır. Bazen hatta her zaman söylenenlere kulaklarımızı tıkamakta fayda vardır. Ancak inandığı sözlerin doğru olduğunu kabul eder İnsan. o nedenle İnançlarımızı sorgulamalı ve neye inandığımızn bilincine varmalıyız. yaşamı boyunca çünkü insan başkalaının doğru bildiğineinanmak zorunda bırakılır. sorgulaması, karşı çıkması suç kabul edilir.
İşte arkadaşlarının sözüne değil kendi iç sesine inana kurbağanın başarı ve azminin öyküsü.
 

 "Bir gün kurbağaların yarışı varmış. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmışlar. Ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece su sesler duyulabiliyormuş:

"Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!" Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş.

Seyirciler bağırıyorlarmış: "...Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!.." Sonunda, kurbağaların bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye. O anda farkına varmışlar ki kuleye çıkan kurbağa sağırmış! "
 

İlk öyküde bebekliğinden itibaren ağaca bağlı yaşayan fil büyüdüğünde kendi gücünün farkına varamadan, o ağaca bağlı yaşaması gerektiğine ve ağaçtan ne yaparsa yapsın kurtulamayacağına inanarak yaşar. Özgür olmasının kendi gücünde olduğunun farkında değildir. ayağını kaldırdığı anda ağaçla birlikte yola koyulabileceğinin farkında bile değildir. Çocuklarımızı yetiştirirken onları din, devlet, öğretmen, anne baba ile korkutarak yetiştirmemeyi öğrenmeli ebeveynler. Korkular insanları sınırlar. Kişiler doğumdan sonra hayatlarının bir çok anında bir çok kişi tarafından uğradıkları bu korkutma ve dayatmalar yüzünden filler gibi ayaklarından  bağlı olduklarını düşünüp, kıyıdan ayrılmayan martılar gibi, hayallerine ulaşamazlar. Gerçekleştirmek istedikleri bir çok düşleri olsa da bunlar çoğu zaman birer hayal olmaktan öteye gidemez.
Bir gün gelir birileri belki bir yazı, belki bir şiir kişiye kendi gücünü hatırlatır. onun kendisi için neler yapabileceğini anlatır. Kişi okuduğunu anlayabildiği ve söyleneni dikkate alabildiği takdirde uyanışı başlıyor demektir.

Diriliş;  Uyanış devam ettiğinde DİRİLİŞ  ve devamında DİRENİŞ başlar. Diriliş başlangıç, Direniş başlattığını devam ettirmek için inat etmektir. Bildiği yoldan diğerlerinin uzaklaştırmak istemesine aldırmadan, yılmadan dirilmeyi ve inandığını gerçekleştirmeyi aklına koyan ve bunu başaran kişiler işte onlar kendileri için ve toplulukla ilgili yapıyorlarsa o topluluk için Devrim gerçekleştirirler. Direniş Sizi kapamaya çalıştıkları karanlığa karşı durmanın, Size zorla yaptırmak istedikleri ne varsa sizin değil onların yararına olduğunun bilincine varmaya başlamaktır. Farkına vardıkça aydınlanmak ve aydınlandığını görüp sonunda kendi hayatınız için uyanmaktır. Özgür, seni kısıtlayan durumlardan sıyrılmaya söz veren ve o sözünü yerine getirmek için direnen olduğunda direnişin, dirilişi destekler.
Bu Diriliş ve sonrasındaki direniş ve gerçekleşmesi ihtimal devrim toplumsal ayaklanmalara yol açmadan sessiz de olabilir.

"Bir mum diğer mumları yakar "der Mevlana
 
Birey aydınlandıkça bilgisi ve aydınlığı çevresine rehber olur. Yaptıkları, diğerlerininde yapabileceklerine inanmalarını ve yapabilme gücünün ayrımına varmalarını kolaylaştırır. Her kişisel başarı teşvik gördüğü sürece, diğer kişilerinde motive olmasını ve kendileri için dirilip aydınlanmayı seçmelerini sağlar.
 

- Kül olayım Kerem gibi yana yana.

Ben yanmasam,

sen yanmasan,

biz yanmasak,

nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

Nazım Hikmet
Işık olup aydınlanmak ve aydınlandıkça bilginin ve farkındalığının ışığı ile  herkese özgürlüğünün bir hak olduğunu, haklarına sahip çıkılması gerektiğini anlatmak sadece sanatçı, şair ve yazarlar  için değil bu bilince erişebilmiş sade vatandaş içinde bir görevdir. Bu görevin bilinci ile kendi aydınlığını ve bağımsızlık bilincini,egosuna yenilmeden, yalnızca kendi çıkarı için değil, İnsanlığın aydınlanması için kullanabilmelidir. "Birlikten kuvvet doğar"  sözü burada kişisel aydınlanmasını sürdüren kişilerin, kendi çıkarlarını düşünmekle birlikte diğer insanları aydınlatmayı da görev bilmeleri önemlidir.
Günümüz teknoloji dünyasında bilgiye çok daha kolay ulaşılıyor. Her yaştan kişiler bilgisayarı ve interneti doğru kullanabildikleri takdirde, çok fazla insana ulaşabilecekleri gerçeğini unutmamalıdır. Her insan inançlarından doğru bildiğinden kolay kolay vazgeçmek istemese bile, korkunun konforuna sığınmaya çalışsa da bir gün yeni bilginin kendisinin iyiliği için olduğunu anlar ve onu kullanmanın kolay olduğunu farkederse, eskiyi daha çabuk bırakabilir. İşi yokuşa sürmeden, nasıl yapılır, ya olmazsa sözlerine kulak tıkayarak birlik olmak, İnsanlık için iyi olanı yaymak için henüz geç değil.
Gelin birlik olalım, insanlık için iyi olanı, Sevgiden yana olanı kendimiz ve İnsanlık adınaçoğalarak yaymaya devam edelim. 

Işığa doğru uzanan uzun aydınlık yollarasahip olduğunuzun bilincine varabilmek dileğimle..<3

F. HANDAN SENAN